Sual: (Lisan-ül Arap lugat) kitabında tadbib kelimesi kaplamak demektir diyor. Tadbib kelimesi sadece altın diş veya tel edinmeyi değil tamamen kaplamayı içine almaktadır.
O halde diş dolgusu caiz olmaz mı?
CEVAP
Birincisi, din lügatten öğrenilmez, tefsir ilmi, fıkıh ilmi lügatten anlaşılmaz. Kelimenin sözlük manasıyla ıstılah manası farklı olabilir.
İkincisi, tadbib kelimesi bugün kaplama manasında kullanılsa bile, o devirlerde [1200 yıl önce] kaplama anlamında değildi; çünkü 12 asır önce diş kaplatmak diye bir şey yoktu. Olmayan şeyden nasıl bahsedilir ki? (Bu İmam-ı a’zam uçakta kitap okurdu) demeye benzer. O zaman uçak mı vardı?
Tadbib, şeritle, dadbe yani kapı sürgü demiri gibi, enli, yassı bir şeyle sarmak demek olduğu, Tahtavi’nin ve İbni Âbidin’in Dürr-ül-muhtar haşiyelerinde, tadbib edilmiş kürsi üzerine oturmayı bildirirken ve Dürr-ül-münteka ve Camiur-rumuz’da yazmaktadır. Bezzâziye ve Hindiyye’de diyor ki:
(Gümüş ve altın şekillerle süslenmiş kaptan yiyip içmek caizdir; fakat elini, ağzını gümüşe, altına değdirmemek lazımdır. İmameyn, böyle kapları kullanmak mekruhtur dedi. Tadbib edilmiş kap da böyledir. Kürsiyi ve hayvan semerini tadbib etmek caizse de, altın ve gümüş bulunan yerlerine oturmamak lazımdır. Mushafın cildini tadbib etmek caizdir; fakat altına, gümüşe dokunmamak lazımdır.)
Görüldüğü gibi, tadbib etmek, bütün yüzeyi kaplamak demek değildir. Etrafına metal şerit çevirmek demektir. Fıkıh kitaplarında, (Sallanan dişi altınla tadbib etmek caizdir) diyor. Bu söz, sallanan dişi, düşmekten korumak için altın tel veya şeritle bağlamak caizdir demektir; çünkü bu tellerin altına su sızar. Hem de, gusül abdesti alırken, protez dişlerin çıkarıldığı gibi, tel ve şerit bağlar da yerlerinden çıkarılmakta, temizlenip, gusülden sonra yerlerine konulmaktadır. Çıkarılıp temizlenmezlerse, aralarında kalan yemek artıkları ağızda kötü koku ve tahribat yapar. (Sallanan dişi kaplatmak caiz olur) demek, fıkıh âlimlerine iftira olur; çünkü sallanan diş kaplanamaz, bağlanabilir. Bir de o devirlerde zaten kaplama diş diye bir şey yoktu. Bu açıkça imamlara yani din büyüklerine iftiradır.
Şu halde, (diş kaplatmak gusle mani olmaz) diye fetva uydurmak, gerçek bir din adamının yapacağı şey değildir. Hiçbir fıkıh kitabında, (çürüyen dişleri kaplatmak veya doldurtmak gusle mani olmaz) diye asla bir ifade yoktur.
Üçüncüsü diyelim ki tadbib tamamen kaplama olsa bile, diş kaplamasıyla ne ilgisi var? Çünkü, o devirde diş kaplatması yoktu. Olmayan şeyin neyi savunulur ki? Diş kaplamasının tarihi bellidir. Diş dolgu ve kaplama tekniği 150 yıl önce başlamıştır.
Sanki asırlar önce diş kaplatılıyormuş gibi A. Fikri Yavuz, (900 yıl önce diş kaplatmasına fetva verilmiştir) diyordu.
Allah’tan korkmak lazım! 9 veya 12 asır önce diş kaplatma tekniği mi vardı? Denize düşen yılana sarılırsa da, fetvaya bunalan da ittihatçıların adamlarına mason Musa Kazım ve Üryanizade ve benzerlerine sarılmamalı, kuru bir inadı bırakmalıdır. Müslümanların yanlış ibadet etmelerine sebep olmamalıdır.