Sual: (Aşırılıktan kaçının, orta yolda olun) deniyor. Orta yolun ölçüsü nedir?
CEVAP
İyilik, tam orta yol demektir. Normalden ileri veya geri olmak yahut ortanın sağında, solunda olmak, iyilikten ayrılmak olur. Ortadan uzaklığı kadar, iyiliği azalır. Hak yol birdir. Sapık, bozuk yol ise, çoktur. Orta yol denince, iki şey anlaşılır: Birincisi, bir şeyin tam ortasıdır. İkincisi, izafi, takdiri orta olmaktır. Yani belli bir şeyin ortasıdır. O şeyin ortası olduğu için, her şeyin ortası olmak gerekmez. Ahlak bilgisinde kullanılan, bu ikinci ortadır.
İyi huy, tam ortada olmak değil, ortalamada olmaktır. Kötü huy da, bu ortalamanın iki tarafına ayrılmaktır. İyi huyların hepsi vasati [ortalama] miktarlardır. Her birinin ifrat ve tefriti birer kötü huy olur. Hak olan, doğru olan, ikisinin ortasıdır. Bunun tam karşılığı olan Türkçe bir kelime yok. Orta kelimesi tam karşılamıyor. Arapça vasat deniyor, itidal deniyor. Fransızca normal deniyor. İfrat ve tefritin de, karşılığı olan Türkçe bir kelime yok. İkisine de, aşırılık denebilir. İfrat normalden fazla, tefrit de normalden az demektir. Biri, diğerinin zıttıdır. Mesela, çok uyumak ifrat, çok az uyumak tefrittir. Her işin uygun olanı, aşırılıklardan uzak, vasat [orta] olanıdır. İfrat işi yapana müfrit denir. İleri giden, haddini aşan demektir.
Dünya ile ahiretini birlikte yürütebilen kişi, orta yolda gidenlerdendir. Dünya işlerinde de, orta yol üzere bulunmak, kişinin izzet ve şerefini arttırır.
Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(İfrat ve tefritten uzak durun.) [Buhari]
(Aşırı giden helak olur.) [Müslim]
(Hayr-ül-ümûr evsâtuhâ = İşlerin en iyisi vasat olanıdır.) [Deylemi, Beyheki]
(İfrat ve tefritten uzak dur, vasatı tercih et; çünkü işlerin en hayırlısı orta olanıdır.) [Beyheki]
(Zenginlikte, fakirlikte orta yolu güzel tutmayan, kullukta da orta yolu güzel tutamaz.) [Bezzar]
(Doğru yolda olun, orta yolu tutun!) [Buharî]
(Her hususta orta yolu tutmak, peygamberliğin yirmi beşte bir parçasıdır.) [Tirmizi]
(Orta yolu tutun, istikametten ayrılmayın!) [Müslim]
İslamiyet, aşırılıklardan uzak vasat [orta] bir dindir. Bir âyet-i kerime meali:
(Sizi vasat bir ümmet kıldık.) [Bekara 143]
İfrat, tefrit ve vasata birkaç örnek verelim:
1- Cimrilik tefrit, israf ifrattır. Cömertlik ise vasattır. Bir âyet-i kerime meali:
(Harcarken, israf ve cimrilik etmezler; ikisi arasında bir yol tutarlar.) [Furkan 67]
2- Tembellik tefrittir, acele ise ifrattır. Tembellik, şimdi yapılması gereken bir işi geciktirmek, daha sonraya bırakmak demektir. Bir hadis-i şerif meali:
(Yarın yaparım diyenler, helak oldu.) [Berika]
Acele edip düşünmeden o işi yapmak, ifrattır. Acele edende gevşeklik ve bezginlik hâsıl olur. Hayırlı bir işin olması için acele eden, gecikince bezginliğe, ümitsizliğe düşer. Dua eder, hemen duasının kabul olmasını ister. Duası gecikince, duayı bırakır, isteğinden mahrum kalır. Acele edenin ihlâsı, takvası bozulabilir. Şüpheli şeylere, hatta haramlara dalabilir. Bazı şeylerin istisnası olduğu gibi, acele etmenin de istisnası vardır. Bazı yerlerde acele etmek sünnettir.
3- İnsan bir şeye kızabilir. Bunun da, ifratı ve tefriti vardır. Öfkenin aşırı olmasına, saldırganlık denir. Saldırgan kimse, hiddetli olur, kendine ve başkasına zarar verir, bu hâl, küfre götürebilir. Hadis-i şerifte, (Aşırı öfke, imanı bozar) buyuruldu. (Beyheki)
Öfkenin normal olanına şecaat [kahramanlık, yiğitlik], lüzumundan az olmasına da korkaklık denir. Şecaat orta yoldur. Şecaat hâlindeki öfke, iyidir. İmam-ı Şafii hazretleri, (Şecaat gereken yerde, korkan kimse, eşeğe benzer) buyurdu. İki âyet-i kerime meali:
(Ey Nebi, kâfirlerle [silahla] ve münafıklarla [öğütle, delille, belgeyle] cihad et, [öğüt de kâr etmezse] onlara sert davran! Onların gidecekleri Cehennem, ne kötü yerdir.) [Tevbe 73, Tahrim 9]
([Eshab-ı kiram] kâfirlere karşı çetindir.) [Fetih 29]
Düşmanlara karşı korkaklık, caiz değildir. Korkarak kaçmak, Allahü teâlânın takdirini değiştirmez. Korkak kimse, karısına, kızına karşı gayretsizlik ve hamiyetsizlik gösterir, onları koruyamaz. Zillete ve zulme boyun eğer, hainlik yapanı görünce susar.
4- Çok yemek ifrattır, çok az yemek tefrittir. İhtiyaç kadar yemek vasattır. Bir hadis-i şerif meali:
(Çok yiyip içmek, hastalıkların başıdır.) [Dâre Kutni]
Dayanamayanın açlık çekmesi caiz değildir, tahrimen mekruhtur. Sebebiyse, buna dayanamayıp, bedenine ve aklına zarar verebilir; çünkü kendini tehlikeye düşürmek haramdır. Açlığın da, tokluğun da zararı bulunduğu için, yiyip içmekte, aşırılıktan kaçmak, orta yolu tutmak gerekir.
5- Havf, Allah’tan korkmak, reca da Allah’ın rahmetini ümit etmek demektir. Allah’ın rahmetinden ümit kesmek veya Allah’tan korkmayıp, kendini garanti Cennetlik bilmek ifrattır. Bir hadis-i şerif meali:
(Her istediğini yapıp, rahmete kavuşacağını ümit eden ahmaktır.) [Tirmizi]
Bir âyet-i kerime meali:
(Rabbinin rahmetinden ancak sapıklar ümit keser.) [Hicr 56]
Vasat yol ise, ikisi arasında olmaktır. Bir hadis-i şerif meali:
(Havf ve reca [korkuyla ümit] arasındaki mümin, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.) [Tirmizi]
6- Kibirlenmek ifrat, aşırı tevazu [temelluk] tefrittir. Tevazu ise vasattır. Kendinden aşağı olanlara karşı tevazu göstermek iyi ise de, bunun ifrata kaçmaması, yani aşırı olmaması gerekir. Aşırı olan tevazua, temelluk denir. Temelluk, ancak üstada ve âlime karşı caizdir. Başkalarına karşı caiz değildir. Bir hadis-i şerif meali:
(Temelluk, Müslüman ahlakından değildir.) [İ. Maverdi]
7- Hazret-i İsa’yı aşırı sevmek ifrat, sevmemek tefrittir. Hazret-i İsa’ya Tanrı ve Tanrı’nın oğlu diyen Hıristiyanlar ifrattadır, onu sevmeyip, anasına iftira eden Yahudiler ise, tefrittedir. Bir âyet-i kerime meali:
(Yahudiler, hahamlarını; Hıristiyanlar da rahiplerini ve İsa’yı rab edindiler. Hâlbuki ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu.) [Tevbe 31]
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hıristiyanlar da, İsa’ya Allah’ın oğlu dediler.) [Tevbe 30]
Dinimizin bildirdiği gibi, İsa aleyhisselamı, Allah’ın kulu ve resulü bilmek ise, vasat yolda olmaktır.
8- Hazret-i Ali’ye de aynı aşırılığı gösterenler oldu. Hazret-i Ali’yi sevmeyen hariciler [Yezidiler] tefrit ehlidir. Hazret-i Ali’ye peygamber veya ilah diyen ibni Sebeciler, ifrattadır. Ehl-i sünnet ise, Hazret-i Ali’yi kendinin ve Resulullahın bildirdiği gibi sever, bu ise vasat yoldur. Hazret-i Ali anlatır:
Resulullah buyurdu ki:
(Yâ Ali, Sen İsa gibisin! Yahudiler, ona düşman oldular. Mübarek annesi Meryem’e iftira ettiler. Hıristiyanlar da, Onu aşırı yükselttiler. Ona yakışan dereceden daha yukarı çıkardılar.) [İ. Ahmed]
Hazret-i Ali bu hadis-i şerifi bildirdikten sonra, (Benim yüzümden iki aşırı grup insan helak olur. Biri, beni aşırı severek, bende olmayan şeyleri bana takarlar. Ötekiler de, bana düşman olup, birçok iftira yaparlar) buyurdu. Bu hadis-i şerifte, hariciler Yahudilere, İbni Sebeciler de Hıristiyanlara benzetilmiştir.
9- Bir kimseyi aşırı sevip, bütün sırlarını ona vermek ifrattır. Arkadaşına sevgisini belirtmemek, her şeyini ondan gizlemek de tefrittir. Düşmanlıkta da, aşırı gitmek ifrattır. Dostlukta da ve düşmanlıkta da, aşırı gitmemelidir. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Bir kimseyi günün birinde, aranızın açılabileceğini hesaba katarak sev. Buğzettiğine de günün birinde dost olabileceğini düşünerek buğzet!) [Tirmizi]
10- Kaderi inkâr etmek tefrit, suçu kadere yüklemek de ifrattır. Mutezile, (İnsan kendi kaderini kendi çizer) diyerek, Allah’ın takdirini inkâr eder. Cebriye de, (İnsan kaderine mahkûmdur. Allah her işi zorla yaptırır) diyerek suçu kadere yükler. Vasat olanı ise Ehl-i sünnet itikadıdır.
İmam-ı a’zam, hocası İmam-ı Cafer-i Sadık’a sordu:
— Allahü teâlâ, insanların istekli işlerini, onların arzularına bırakmış mı?
Cafer-i Sadık hazretleri cevap verdi:
— Allahü teâlâ, yaratmak ve her istediğini yapmak büyüklüğünü kullara bırakmaktan münezzehtir. Ancak cebir de yoktur. Yaratmayı kullara bırakmak da yoktur. İkisi arası olagelmektedir.
Yani hayır ve şer, Allahü teâlânın yaratması iledir. Sevab ve günah işlemek, kulların ameline, yani insanın irade-i cüziyesine bağlı kılınmıştır ki, buna kesb denir. Kesb, yani bir şeyi yapmayı istemek kuldan, yaratmak Allah’tandır. Allahü teâlâ, insanlara zorla günah işletmediği gibi, bunu tamamen onların arzusuna da bırakmaz. Bu işler, ikisi arası olagelir.
11- İbadet yapmakta da, ifrat ve tefrit olur. İbadet etmemek veya az ibadet etmek, tefrittir. Gece gündüz, gücünün yetmediği şekilde ibadet etmeye çalışmak, mesela geceleri hiç uyumadan namaz kılmak, gündüzleri hep oruç tutmak, hanımından uzak kalmak, et, süt, tatlı gibi şeyleri hiç yememek, tefrit olur. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Din kolaylıktır. Vasattan ayrılıp aşırı gideni din mağlup eder.) [Nesai]
(Din kolaylıktır. Bir kimse, onu ince eleyip sık dokursa, din ona mutlaka gâlip gelir. Öyle is, ifrat ve tefritten sakının, orta yolu tutun.) [Buhari]
(Dinimizde ruhbanlık yoktur. Et yiyin, hanımlarınızla mübaşeret edin! [Nafile] oruç da tutun! Tutmadığınız günler de olsun! [Nafile] namaz da kılın! Uyuyun da. Ben bunlarla emrolundum.) [Taberani]