Sual: Bugün birçok fırka, grup var. Hepsi doğru olan biziz, ötekiler yanlış yolda diyor. Hangisi doğru yoldadır? Bunu nasıl biliriz?
CEVAP
Bu konuda imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
[Tirmizi’nin bildirdiği] (Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72’si Cehenneme gider, yalnız bir fırkası kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir) hadis-i şerif, 72 fırkanın Cehennemde azap göreceğini fakat, Cehennemde sonsuz kalacağını bildirmiyor. Sonsuz kalmak, imansızlar yani kâfirler içindir. 72 fırka, Cehennemde itikadlarının bozukluğu kadar yanar. Yalnız Ehl-i sünnet Cehennemden kurtulur. Bunlardan kötü iş yapanların günahları tevbe veya şefaat ile affolunmadı ise, bunlar da günahları kadar Cehennemde kalırlar. (3/38)
Ehl-i sünnet itikadına uymayan bozuk, sapık inançlara bid’at ve dalalet yolları denir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiğine uymayan, her mana yanlıştır. Çünkü her sapık, Kur’ana ve hadise uyduğunu iddia eder. Kısa görüşü ile, bunlardan yanlış manalar çıkarır, doğru yoldan kayar. Allahü teâlâ, (Kur’an-ı kerimde verilen misaller, çok kimseyi saptırır, çok kimseyi de doğru yola iletir) buyurdu. (Bekara 26)
Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıkları manalar doğrudur. Çünkü, bu manaları, Eshab-ı kiramdan ve Tâbiinden almışlardır. Kurtuluş yolunu, yanlış yollardan ayıran onlardır. Onların hidayet ışıkları olmasaydı, bizler doğru yolu bulamazdık. İslamiyet’i bozulmaktan koruyan onların çalışmasıdır. Onlara uyan kurtulur. Onlara uymayan sapıtır, herkesi de sapıtmaya çalışır. (m. 286)
Bir hadis-i şerifte, (Rabbim bana vahyetti ki: “Ya Muhammed, eshabın gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı bazısından daha parlaktır. Onlardan birine uyan hidayet üzeredir”) buyuruldu. (Deylemi)
Kur’an-ı kerimde mealen, (Her fırka, doğru yolda olduğunu zannederek sevinir) buyuruldu. (Rum 32) [m.80]
Peygamber efendimiz ise, (Kurtuluş fırkası, benim ve Eshabımın gittiği yolda bulunanlardır) buyurdu. Resulullah efendimiz, kendini söyledikten sonra, Eshab-ı kiramı da, söylemesine lüzum olmadığı halde, bunları da söylemesi, (Eshabım benim yolumdadır, benim yolum, Eshabımın yoldur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshabımın gittiği yoldur) demektir. Ancak Eshab-ı kiramın yolunda giden Ehl-i sünnettir.
Nisa suresinin 79. âyetinde, (Resule itaat, Allah’a itaattir) buyuruldu. Allah’a itaatin, Resulüne itaatten başka olduğunu sananlar için buyuruluyor ki:
(Allah’ın yolu ile, peygamberlerin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir.) [Nisa 150,151]
Resulullah efendimiz, (Eshabımın yolundan gidin) buyurduğu halde, Eshabın yolunda gitmeyip de, Peygambere uyduğunu söyleyen, Ona uymuş olmaz. Böyle yol tutan kurtulamaz. Mücadele suresinin, (Doğru bir şey yaptıklarını sanıyorlar. Biliniz ki, onlar yalancıdır) mealindeki 18. âyeti bu gibilerin halini gösteriyor. (m. 80)
İhtilafları çözmek için de sünnete ihtiyaç vardır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Anlaşamadığınız bir işin hükmünü Allah’tan [Kur’andan] ve Resulünden [hadisten] anlayın.) [Nisa 59] Buradaki anlayın emri, âlimler içindir. Çünkü Kur’an-ı kerimde, (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruluyor. (Nahl 43)
Kur’ana, Sünnete ve eshaba uyabilmek için dört mezhepten birisine uymak gerekir. (Mizan-ül-kübra)
Seyyid Ahmed Tahtavi hazretleri buyurdu ki:
Bugün her Müslümanın 4 mezhepten birinde bulunması vaciptir. 4 mezhepten birinde bulunmayan Ehl-i sünnetten ayrılır. (Dürr-ül-muhtar haşiyesi)
Kimlerle bulunduğumuz önemli
Birçok kültür dalında bilgisi olan aydın kimseye entellektüel denir. Bir yabancı yazar ise, entellektüeli, ihtisas alanına girmeyen her konuda konuşan ve sözlerinde hiç mesuliyet hissi duymayan sorumsuz kişi olarak tarif ediyor. Böyle kimselere, entellektüel bozuntusu veya ukala da diyorlar. Kimi de yarım aydın, çeyrek aydın diyor. Herkes, bildiği işte, ihtisas alanına giren konuda fikir yürütür. Bu normaldir. Ama dini konu olunca, bilsin bilmesin herkes, ulu orta konuşur, müctehid kesilir. Dini, bir şahsın fikri gibi tenkide tâbi tutuyorlar. Mesela şöyle diyorlar:
(Tek kaynak Kur’andır, herkes Kur’andan anladığı ile amel etmeli)
(Namaz Türkçe kılınmalı)
(Tesettür teferruattır, ilim öğrenmek için, saçları açmalı)
(Ehli kitapla iman birliğimiz var, onlara yaklaşmalıyız)
(Horozdan, balıktan kurban olur)
Herkes ancak ihtisas alanında konuşmalı, her işe burnunu sokmamalı. Maalesef bu fikirleri söyleyenler arasında ilahiyatçı olanlar da vardır. Onlar da, (Biz Kur’ana göre konuşuyoruz) diyorlar. Her grup, (Bizim yolumuz doğru) diyor. Kur’an-ı kerimde de, (Her fırka, her grup doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmektedir) buyuruluyor. Hadis-i şerifte de, bu ümmetin 73 fırkaya ayrılacağı, sadece içlerinden bir fırkanın doğru olduğu bildiriliyor. Bunların arasında kurtuluş fırkasının alameti de bildirilmiş, (Bu fırkada olanlar, benim ve Eshabımın gittiği yolda bulunanlardır) buyurulmuştur. Peygamber efendimizin, kendini söyledikten sonra, Eshabını da söylemesi gerekmezken, bunları söylemesi; (Benim yolum, Eshabımın yoludur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshabımın gittiği yoldur) demektir.
Akla uyarsak doğruyu bulmak çok güç olur. Her fırkadaki insan, “Bu fırka doğru yolda” diyor. Bu işte selim olmayan akıl ölçü olmaz. Ölçü olsaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı. Her fırkaya girenler de, aklına göre bu fırkaları tercih etmiştir. Akla uyulursa, insan sayısı kadar fırka meydana çıkar.
Soracak âlim yoksa veya bir kimsenin gerçek âlim olup olmadığını bilmiyorsak ne yapacağız? Dinimiz, bunun da yolunu bildirmiştir. Allahü teâlâ, İslamiyet’i doğru olarak öğrenmek isteyene, bunu nasip edeceğine söz vermiştir. Rabbimiz sözünden dönmez. Bunun için dua etmelidir. Cenab-ı Hak ona doğru yolu gösterir. Dua ederken, duanın şartlarını da gözetmeli. Şartlarına uygun dua edilince, dua kabul olur. Dua kabul olunca da, doğru olan, hak olan bulunmuş olur.
Bütün kerametler bize verilse, fakat itikadımız düzgün değilse, halimiz haraptır. Eğer bütün dertler bize verilse, itikadımız doğru ise, üzülmek gerekmez. Doğru itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Felaketten kurtulmanın tek çaresi, kurtulanlarla beraber olmaktır. Kıtmir, köpek iken, Eshab-ı kehf ile beraber olduğu için Cennete girdi. O halde kim olduğumuz değil, kimlerle bulunduğumuz önemlidir.
Akıl büyük nimettir
Büyük bir nimet olan akıl ile gerçekleri görmek mümkün olur mu? Selim olan akıl ile gerçekler görülür. Selim olan akıl ise ancak Peygamberlerde bulunur. Selim olmayan kendi aklımıza uyarsak doğruyu bulmak çok güç, hatta imkansızdır. Çünkü her gruptaki insan, “Bu grup doğru yolda” diyerek ona girmiştir. Bu işte, selim olmayan akıl ölçü olmaz. Ölçü olsaydı, bu kadar grup meydana çıkmazdı. Bu gruplara girenler de, aklına göre bu grupları tercih etmişlerdir. Akla uyulduğu için sayısız grup, sayısız hizip meydana çıkmıştır. Hatta akla uyulduğu için, beşeri dinler uydurulmuştur. Akla uyulduğu için, bu ümmetin arasından da 72 sapık fırkanın çıkacağını Resulullah efendimiz haber vermiştir. “Hangi grup çoğunlukta ise doğru odur” mantığı ile hareket edilirse, yine doğruyu bulmak mümkün olmaz. Çünkü Allahü teâlâ, (İnsanların çoğuna uyan sapıtır) buyuruyor. (Enam 116)
Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okuyanlar, doğruyu bulur. Doğru olan bir taife her zaman bulunur. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Her devirde doğru yolda olan bir taife bulunur. Bunlara, hiç kimse zarar veremez.) [Mişkat]
Kitapçılarda bulunan İslam kitapları arasında bozuk olanları çok ise de, doğru olanları da vardır. Bu doğru kitaplar hiçbir zaman yok olmaz. Bunların koruyucusu Allahü teâlâdır.
Dinimiz ilme ve âlime büyük önem verir. Bize ilmi bildiren âlimlerdir. Hadis-i şerifte, (Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) buyuruldu. Peygamberlerin vârisleri olan âlimlere dil uzatan, onları âlim oldukları için kötüleyen kimsenin imanı gider. Bir de İslam âlimi sanılan ve dinimizi içten yıkmaya çalışan dinde reformcular vardır. Bunların ihanetlerini bildirmek, kötülemek olmaz. Dinin emrine uymak olur. Kötüye kötü, kirliye pis demek yanlış değildir. Temize pis demek kötülemek olur. Kötülerin kötülüğünü açıklamak, Müslümanları, onların zararından korumaya çalışmak farzdır. O halde bütün insanları bunların zararından korumaya çalışmalıdır. İslamiyet’i yanlış anlatan kötü din adamları, büyük vebal altındadır. İnsanların çektikleri sıkıntıların sebebi kötü din adamlarıdır.
Kötü din adamları için, (Bu kimselerin hiç iyi tarafı yok mudur?) denilmesi doğru değildir. Cenab-ı Hak, imansızların yol, köprü, cami, yaptırmak gibi hiçbir ameline sevap vermiyor, Cehenneme atıyor. Böyle kötü din adamları, din, iman hırsızlarıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âlimlerin kötüsü, insanların en kötüsüdür.) [Bezzar]
(İlmini ticarete alet eden kötü âlimler yazıklar olsun. Devlet adamlarına yaklaşır, menfaat temin etmeye çalışırlar. Bunların yaptıkları ticaret, kesada [darlığa, kıtlığa] uğrasın!) [Hakim]
(Bir zaman gelir ki, camiler ve hafızlar çoğalır, ama, [hakiki] âlim bulunmaz.) [Ebu Nuaym]
(Zebaniler, günahkâr hafızlara, puta tapanlardan daha önce azap yapar. Çünkü bilerek yapılan günah, bilmeyerek yapılandan daha kötüdür.) [Taberani]
(İlmi ile amel etmeyen âlim, kıyamette en şiddetli azaba düçar olur.) [Beyheki]
(Kıyamette, ilmi ile amel etmeyen âlimin Cehennemde çıkardığı kötü kokudan, Cehennem ehli rahatsız olarak şöyle seslenir: "Ey kötü kimse, çektiğimiz eziyet ve bu acı durum yetmiyormuş gibi, bir de senin çıkardığın kötü kokuya mı katlanalım? Sen ne yaptın da bu duruma düştün?" Âlim ise, "İlim sahibi idim, fakat ilmimle amel etmezdim" diye cevap verir.) [İ. Ahmed]
Şaşmaz ölçü
Sual: Piyasada birçok kitap, birçok grup var. Bunlar için ne diyebiliriz?
CEVAP
Bizim iyi veya kötü dememizin bir kıymeti yok. Yani bir insan biz iyi deyince iyi olmaz, biz kötü deyince kötü olmaz. Şahıs ismi kitap ismi önemli değil. Binlerce âlim ve kitap var. Elimizde ölçü olursa rahat ederiz, kendimiz anlarız. Ölçüyü imam-ı Rabbani hazretleri veriyor:
(Bir hükmün doğru veya yanlış olduğu Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olup olmamakla anlaşılır. Çünkü Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymayan her mana, her buluş kıymetsizdir, yanlıştır. Çünkü her sapık, Kur'an ve sünnete uyduğunu sanır, sapıklığının doğru olduğunu iddia eder. Yarım aklı, kısa görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış manalar çıkarır. Doğru yoldan kayar, felakete gider. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri manalar doğrudur, bunlara uymayan yanlıştır.) [1/ 286]
Demek ki doğru olmanın ölçüsü, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına uymasıdır.
Yine Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, İslamiyet’i doğru olarak öğrenmek isteyene, bunu nasip edeceğine söz verdi. Allah sözünden dönmez. Bunun için, Ya Rabbi, sana inanıyorum, seni ve Peygamberlerini seviyorum. İslam bilgilerini doğru olarak öğrenmek istiyorum. Bunu bana nasip et ve beni, yanlış yollara gitmekten koru diye dua etmeli, istihare yapmalı! Cenab-ı Hak ona doğru yolu gösterir.
Allahü teâlânın sözüne güvenmeli, Ona sığınmalıdır. Kuran-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Doğru yolu arayanları, saadete ulaştıran yollara kavuştururuz.) [Ankebut 69]
(Allah, kendisine yöneleni doğru yola iletir.) [Şûra 13]
(Allah asla verdiği sözden dönmez.) [Zümer 20]
Şu anda çeşitli gruplardaki insanların da, böyle dua etmekten çekinmemeleri gerekir. Hâşâ Allahü teâlâ yanlış bir iş yapmaz. Belki yanlış yolda olabilirim diye düşünerek, Ya Rabbi hangi grup doğru yolda ise, senin rızan hangi grupta ise, bana onu nasip eyle diye dua etmelidir. Eğer grubu doğru ise, duanın bir zararı olmaz. Grubu yanlış ise doğruya kavuşmuş, kurtulmuş olur. Dua etmekten çekinmemeli, Ya Rabbi, doğru olan hangi grup ise bize onu nasip eyle demelidir.
Allah’a dua edince insan küfre mi girer?
Sual: Fanatik gruplardan bir arkadaşa, yukarıdaki yazıyı okudum, İslam âlimlerinin (Ya Rabbi hangi grup doğru yolda ise, senin rızan hangi grupta ise, bana onu nasip eyle) diye tavsiye ettiği duayı yapmasını söyledim. (İnsanlar, dinde çeşitli gruplara bölündüler. Her grup, kendi yolunu doğru sanıp sevinmektedir) mealindeki âyet-i kerimeyi gösterdim. Allahü teâlânın, samimi dua edene doğru yolu muhakkak göstereceğini, buna kendisinin söz verdiğini söyledim.
Fakat arkadaş, (Ben böyle dua edemem, edersem, kendi inancımı, kendi yolumu, kendi rehberimi inkâr etmiş olur, küfre girerim) dedi. Allah’a dua edince insan küfre mi girer?
CEVAP
Bildirdiğiniz âyet-i kerimede, Müslümanların çeşitli gruplara ayrılacağı, her grubun kendisini doğru sanacağı bildiriliyor. Peygamber efendimiz de, ümmetinin 73 fırkaya ayrılacağını bildiriyor. Her grup ben doğru yoldayım diyerek, dua etmekten çekinirse, biri hariç hepsi dalalete düşmüş olur. Dua etmekten niçin korkulur ki? Hâşâ Allahü teâlâ yanlış iş yapmaz. Müslümanlık mı hak, yoksa kâfirlik mi hak diye bir istihare yapılmaz. Ama grubunun doğru olup olmadığı için istihare yapılır ve dua edilir. Böyle bir dua etmemek ahmaklık, cahillik olur.